Değerli arkadaşlar, pek çok can alıcı konumuz var, fakat ben ilk yazımda Covid-19 salgını sürecini hatırlatmak ve bazı kahramanları anmak, kahramanlıkları hatırlatmak istedim.

2020 yılına Çin in Wuhan eyaletinden dünyaya yayılan bir salgın ile uyandık. Her ne kadar salgının geçen yıl sonunda başladığı ve dünyadan gizlendiği bilinse de, dünya önce durumu anlamaya çalışırken ardından korku panik yaşandı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün varlığı ve bilinirliği arttı, zira bütün dünya bu kurumun yol gösterici ve kuralları belirleyici rolünü kabul etmiştir(1945 yılında Birleşmiş Milletler San Fransisco konferansı bünyesinde Çin ve Brezilya’nın önerisi ile kuruldu). Hem ülkeler bazında hem milletlerarası alanda ve farklı düzenlemeler ardı ardına geldi.

Yaşam tarzımız hızla değişti, hayat yavaşladı, yaşam alanları daraldı, insanlar evlerine ve içe kapanmak zorunda kaldı.

Yayınlanan ilk bilimsel çalışmalar ve sunulan bilimsel yayınlar vücut savunması düşük, kronik hastaların(kalp hastası, böbrek hastası, diyabet vb) doğal hedef olduğu hatta bu gruplarda ölüm oranlarının %17-20’lere vardığı yazıldı, çizildi.

Sonra onlarca başka yayın korku dağlarını yükseltti, yaşlı ve kronik hasta grubu için felaket işaret edildi. İbn i Sina deneyimleri ve yaptığı tecrübi uygulamaları sonunda “stres öldürür” der. Aceleye getirilmiş, yeterince denetlenmemiş veriler ile çoğalan bilimsel yayınlar ile oluşturulan stres ortamı çok sağlıksızdı.

Biz Diyaliz Hekimleri Derneği olarak ülkemizdeki 60 bini aşkın hemodiyaliz , ev diyalizi, organ nakilli ve periton diyalizi tedavisi alan hastalarımız için endişe ettik, tedbirler için klinikler düzeyinde ve ulusal uygulamada yapılabilecekler ile alakalı çaba gösterdik.

Salgın süreci devam etmektedir, maske kullanma, sosyal mesafenin korunması ve hijyen tedbirleri gevşemeden sürdürülmelidir. Fakat memnuniyetle ifade etmeliyim korktuğumuz olmadı.

Ülkemizde rakamlar hep sorun olmuştur, bu konuda da rakamlara ulaşmakta zorlandık, fakat Covid -19 salgını sürecinde ülke sathında birkaç diyaliz tedavisi alan böbrek hastamızı kaybettiğimizi biliyorum.

Her kişi ve kurum bu salgın sürecince olağandışı koşullarda farklı alanlarda mücadele etti, etmeye devam ediyor. Ülkemizin ulusal çapta salgın ile mücadele çabalarının eksiklerine rağmen başarılı olduğu kabul edilmelidir.

Bu salgın sürecinin pek çok kahramanı var denilebilir, fakat bence zor transfer koşullarında haftada 2-3 defa hemodiyaliz kliniklerine taşınan böbrek hastalarının her biri de kahramandır. Zor şartlara adapte olup, maske ve tulum ile salgın şartlarına uyum sağladılar, zorunlu olmadıkça hastaneye gitmediler, klinikte beslenmeyi durdurdular. Halen bu disiplin içinde pek çok açıdan yaşam mücadelesi veren böbrek hastalarımıza sağlık diliyor, şükranlarımı sunuyorum.

Hemodiyaliz kliniklerinde hastaya tıbbi bakım yanında salgın ile ilgili hasta eğitimi ve bilgilendirilmesine emek veren hekim, hemşire ve teknikerleri de tebrik ediyorum, her sağlık çalışanı bir kahramandır.

Türkiye diyaliz sektörü kural koyucu ve politika belirleyici sağlık bakanlığı, işvereni, çalışanı ve hastası ile beni yanıltmadı, bu salgın döneminde de yüksek standartlı tedavi ile birlikte, olağandışı koşullar(deprem, salgın vb) altında da aynı standartta ve başarı ile tedavi ortamı sağlayarak tebrikleri hak etmiştir. Salgın devam ediyor, sağlıkla kalın, kişisel hijyen ile maskeli ve sosyal mesafede kalın.